Viyana-Prag-Budapeşte

Hilal Şahin
 Teyzem, annem, Oğuz ve ben
 
Türkiye’den Onur Havayolları ile yola çıktık. Yeni bir ülke göreceğim için heyecanlıydım, hem de sevdiklerim yanımdaydı. Uçak fobim bile en düşük seviyedeydi.
 
Viyana
Avusturya’nın başkenti Viyana’ya indik. Havalimanına gelir gelmez özlediğim pastalardan birini yedim, kremalı Fransız pastası. En sevdiğim.
 
Sonra rehberimizle buluştuk ve otobüse geçtik. Otele giderken panoramik bir gezi yaptık. Viyana, Avrupa’nın kültürel ve politik merkezi ve ayrıca sanatın da başkenti. Budapeşte-Viyana-Prag seyahatim sırasında diğer iki kentten daha pahalıydı Viyana. Ve insanları ve iklimi daha soğuktu. Ayrıca Türkleri de pek sevmiyorlardı.
 

 
Panoramik gezimiz bittikten sonra Hundertwasserhaus'u ziyaret ettik. Darmstadt'taki Hundertwasser Evi, Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılmış olan bir apartmandır. Binanın hiçbir yerinde düz öğe kullanılmamış ve dış yüzeyi rengarenktir. Sırf bu binayı görmeye gelen birçok turist gördüm. Burada bulunan alışveriş yerlerini gezdikten sonra otelimize geçtik. Otelimiz Pyramid Otel fena değildi. Ben beğendim. Turumuz oldukça uygun olduğu için otel gayet iyiydi. Yorulmuştuk, zaten hemen uyuduk.
 
Ertesi gün güzel bir kahvaltının ardından Viyana’nın ünlü sarayları olan Schönbrunn ve Belvedere saraylarına gittik. Viyana’da Habsburg’ların ikamet ettiği iki saray var. Habsburglar Viyana’da yaşayan önemli bir hanedanmış. Kışlık saray olan Hofburg Sarayı, Schönbrunn Sarayı ise yazlık saray olarak kullanılıyormuş ve şehrin biraz dışında kalıyormuş. Belvedere Sarayı ise Viyana Fatihi Prens Eugene Savoy’a, Viyana Kuşatması’ndaki başarıları sebebi ile Habsburglar tarafından hediye edilmiş. Yani Osmanlı’yı yendiği için saray Eugene’e armağan edilmiş.
 
Şehrin tam ortasında yer alan Hofburg Sarayı’ndan çıktıktan biraz uzakta olan Belvedere Sarayı’na gittik. Belvedere Sarayı, Viyana Kuşatması'nda savunmayı yöneten ve başarılı olan Prens Eugene Savoy’a hediye edilmiş. Sarayda bol bol resim çektikten sonra Viyana çarşısını gezmeye karar verdik. Acıktık tabi. Bir Türk restoranında İskender yedik. Sonra otelimize döndük. Ertesi gün kendi başımıza yürüyerek alışveriş merkezine geldik ve metroya bindik. Çarşıya tekrar geldik, Viyana’yı gezdik, mis gibi dondurma yedik.
 

 
Sonra Aziz Stephan Katedrali’ni gezdik. Viyana’nın merkezinde, 1365 yılında inşa edilmiş. Viyana’nın en önemli simgesi. Katedral Roma Gotik mimariye sahip ve Avusturya Dükü IV. Rudolf tarafından yaptırılmış. Kuleye Osmanlı akıncıları yaklaştığı zaman çan çalarak uyarması için memur bile tayin etmişler ve bu memuriyet yıllarca sürmüş.
 
Sonra bir dondurmacıya oturduk. Ben tabii ki Spagetti eis yedim. Sonra annemleri orada bırakıp Oğuz’la yürüyerek Viyana’yı gezdik. Çok yorulduk. Viyana turumuzu bitirmiş olmanın keyfiyle otelimize döndük. Viyana’da gezmek için daha çok saray ve müze vardı ama hem zamanımız yoktu hem de çok yorulduk. Avusturya maceramız böylece bitti.
 
 
 
Prag
Prag, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve çok güzel ve turistik bir şehir. Dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ben de çok beğendim Prag’ı. Prag büyülü bir kent. Değişik köprüleri, katedralleri, altın şapkalı kuleleri, kuğulu Vltava Nehri ile görülmeye değer bir şehir. Ayrıca kalabalık ve romantik.
 
Modern bir kent. Çek Cumhuriyeti’nde ılıman bir kara iklimi hakim.
 
Uzun bir yolculuğun ardından nihayet Prag’a ulaştık. Otobüs yolculuğumuz keyifli geçti. Teyzemle muhabbet ede ede geldik. İyi ki onlarla gelmişim bu tatile. İlk gün çok yorgun olduğumuz için "Koçak GOLD" ziyaretinden sonra bir şeyler yedik ve otelimize yerleştik. Ertesi gün güzel bir kahvaltının ardından yürüyerek alışveriş merkezinin altındaki metroya binip Prag’ın eski kent meydanına geldik. Burada bulunan Paris Caddesi’nde Koçak Gold’un sahipleri ile tanıştık ve orada bulunan altın ve gümüşlere baktık. Çay kahve içtik, çok güzel ağırlandık. Çalışan çocuk Adanalıydı. Sonra Prag’ın eski çarşısına girdik.
 
Prag kalesi görülmeye değerdi. Şehrin gerek tarihi gerekse turistik olarak en güzel yapılarından biriydi. Kale içerisinde yer alan Aziz Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, Prag Altın Yol, Aziz George Bazilikası, Kraliyet Bahçeleri, Aziz George Manastırı, Prag Kalesi Resim Galerisi görülmesi gereken en önemli yerler arasında bence.
 
Pazar yerinin ve tarihi astronomik saatin bulunduğu mekan Tyn Kilisesi vs. masal yeri gibiydi, bol bol resim çektik.
 
Tarihi astronomik saatin hikayesi de oldukça ilginçti. Dünya üzerinde bulunan 3 astronomik saat arasından günümüzde hala tek çalışan astronomik saatmiş. Her saat başı yaptığı animasyon ile turistlerin Prag’da en çok ilgisini çeken yapıların arasında yer alıyor. Ayrıca astronomik saatin en üst kısmına çıkarak muhteşem bir Prag manzarasını izleyebilirsiniz. Biz çıkmadık. Prag’da yer alan gerçekten enteresan bir yapı burası. Saatteki semboller çok dikkat çekici. Bu sembolleri izleyen bir sürü turist gördük. Saat başı değişik hareketler görüyorsunuz. 1 dakika boyunca süren bu animasyonlarda saat üzerinde yer alan semboller hareketleniyor ve değişik figürler ortaya çıkıyor. Bu saat orta çağdan kalma tarihi bir saattir. 15. yüzyılda saat ustası Hanus bu saati yapar. Saat yapıldıktan sonra herkes bu saate bayılır. Hanus çok ketumdur, kimseye nasıl yaptığını anlatmaz. Hanus’un bu saatten başka yerde yapmasını istemeyen yönetim onu kör eder. Gözleri kör edilen Hanus ise öç almak için saate zarar verir ve bu saat asla bir daha tamir edilemez. 16. yüzyılda tamir etmeyi başarmış olsalar bile saat tekrar bozulmaya başlar ve zamanı yanlış gösterir. Bu saat üzerindeki figürlerin anlamları vardır. Astronomik saat üzerinde tahtadan yapılmış havari figürleri vardır ve bu figürler her saat başı pencerede görünürler. Diğer figürler ise hareket etmeye başlar. Saatin üzerinde 4 tane figür var. Elinde aynası olan kibri ve kendini beğenmişliği, elinde bir kese olan Yahudi birini, açgözlülük ve faizciliği, iskelet ise yukarıdaki her şeyin boş olduğunu, ölümü sembolize eder. Saatte sürekli eğlenceyi temsilen mandolin çalan Osmanlı figürü vardır. Bu da keyif ve eğlenceyi sembolize eder. Ölümü simgeleyen iskeletin her saat başı elindeki zili çalması ile animasyon başlar. İskelet elindeki zili çalarak size ölümü hatırlatırken diğer figürler ise kafalarını sürekli sağa sola çevirerek ölümü reddederler. Animasyon esnasında ise bir pencerenin içinde sürekli havariler döner durur. Biz de bu animasyonu büyük bir keyifle izledik.
 
Sonra Charles Köprüsü’ne doğru yürüdük. Charles Köprüsü de harikaydı. 43 yıl sürmüş yapımı. Vltava Nehri üzerinde bulunuyor. Kalabalık bir köprü. Resim çekecek yer bulamadık. Biz de yürüyüş yaptık tabii ki. Kafelerde oturup pasta ve kahve keyfi yapmadan da olmazdı, biz de öyle yaptık. Annem ve teyzemle hediyeler baktık. Meşhur trdelnik tatlısından yedik. Pek bir özelliği olmayan hamurlu bir tatlı, bizim tatlılarımıza benzemez ama mutlaka denemelisiniz.
 
Kent merkezindeki turistik Eski Kent Meydanı’nda bir döviz bürosunda para bozdurduk. Saat kulesi ve astronomik saat bizi büyüledi.
 
Akşam yemeği için Çek mutfağını denedik. Farklı lezzetler vardı. Prag’da gezilecek yerler çok ama bizim zamanımız kısıtlı olduğu için gezemedik. Ertesi gün Budapeşte’ye gitmek için yola çıkacağımızdan erken yattık.
 
Budapeşte
Sabahın erken saatlerinde otobüsle Budapeşte’ye doğru yola çıktık. Yolculuğumuz keyifli geçti. Budapeşte, Macaristan’ın başkenti ve en büyük şehri. Tuna Nehri’nin iki yakasında kurulmuş olan bu şehir, Buda ve Peşte adlı iki bölgeden oluşuyor. Budapeşte, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle ünlü bir şehir. Aynı zamanda termal sularıyla da meşhur.
 
Otobüsle şehre yaklaştıkça Tuna Nehri’nin muhteşem manzarası bizi karşıladı. Rehberimiz bize şehrin tarihi ve önemli yerleri hakkında bilgi verdi. İlk durağımız Gellért Tepesi oldu. Burası şehrin en güzel manzarasına sahip yerlerinden biri. Tepeden tüm Budapeşte’yi izleyebilirsiniz. Sonrasında Buda Kalesi’ni gezdik. Kale içinde birçok tarihi yapı ve müze bulunuyor. Kale’nin içindeki Matthias Kilisesi ve Balıkçı Tabyası en çok ilgimizi çeken yerler oldu.
 
Buda Kalesi’nden sonra Zincirli Köprü’yü geçerek Peşte tarafına geçtik. Bu köprü, Budapeşte’nin en ünlü köprülerinden biri ve gece ışıklandırmasıyla oldukça güzel bir görüntüye sahip. Peşte tarafında Parlamento Binası’nı gezdik. Bu bina, Tuna Nehri kıyısında yer alıyor ve gotik mimarisiyle oldukça etkileyici. Parlamento Binası’nın önündeki meydanda fotoğraflar çektik.
 
Daha sonra şehrin ünlü termal hamamlarından birine gittik. Budapeşte, termal sularıyla ünlü olduğu için bu hamamlar oldukça popüler. Hamamda bir süre dinlendikten sonra şehir merkezine döndük ve alışveriş yaptık. Macar mutfağını denemek için bir restorana gittik. Gulaş çorbası ve kürtöskalács tatlısı denedik. Akşam Tuna Nehri’nde bir tekne turuna çıktık. Nehir kenarındaki binaların gece ışıklandırması muhteşemdi. Özellikle Parlamento Binası’nın gece manzarası bizi büyüledi.
 
Ertesi gün Budapeşte’de son günümüzdü. Kahvaltının ardından rehberimizle buluştuk ve şehrin diğer önemli yerlerini gezdik. Kahramanlar Meydanı, Şehir Parkı ve Széchenyi Termal Hamamı gezdiğimiz yerler arasındaydı. Kahramanlar Meydanı, Macar tarihinin önemli figürlerinin heykellerinin bulunduğu büyük bir meydan. Şehir Parkı ise geniş bir alana yayılmış, içinde göletler ve yürüyüş yolları olan bir park. Széchenyi Termal Hamamı ise Budapeşte’nin en ünlü hamamlarından biri ve burada sıcak su havuzlarında dinlendik.
 
Son olarak Budapeşte’nin ünlü alışveriş caddesi Váci Utca’da yürüyüş yaptık ve hediyelik eşyalar aldık. Budapeşte’de geçirdiğimiz bu güzel günlerin ardından akşam Türkiye’ye dönüş yolculuğuna başladık.
 
Bu üç şehirde geçirdiğimiz zaman, farklı kültürleri ve tarihleri keşfetmemizi sağladı. Her biri kendi güzellikleriyle bizi büyüledi ve unutulmaz anılar bıraktı.