Toplum Olarak Huzur ve Birliğe Duyduğumuz İhtiyaç

Eyüp Koçak
 Bugün, toplum olarak huzura, iyiliğe, güzelliğe, merhamete ve sevgiye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Farklı düşüncelere saygı duyan, çeşitli seslerden zenginleşen bir toplumu yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Kardeşliğe, toplumsal barışa ve empatiye olan ihtiyacımız gün geçtikçe artıyor. Maalesef Türkiye, her geçen gün bu değerlerinden uzaklaşıyor. Çatışmacı, anlayıştan uzak, paranın ve maddi çıkarların hâkim olduğu bir kültür ülkemizde yaygın hale geldi.
 
Bu yeni kültür ve anlayış sadece siyasette değil, ekonomiden sanata, sosyal yaşamdan gündelik ilişkilere kadar her alanda etkisini gösteriyor. Kimse "Ne yapmalıyız, nasıl değiştirmeliyiz?" diye sorgulamıyor; sorgulayanlar da genellikle susturuluyor.
 
Toplum olarak nasıl bu kadar hoşgörüsüz, bu kadar bencil hale gelebildik? Şu sınır komşularımızın başına gelen olaylardan ibret almıyoruz. Birazcık çaba gösterilse, atmosfer daha yaşanabilir hale gelir ama bu çaba gösterilmiyor.
 
Oysa ne güzel olurdu...
 
Keşke eskiye dönebilsek, birbirimize sarılıp selam verebilsek!
 
Ama maalesef olmuyor.
 
Allah, bu ülkenin insanlarına akıl ve sağduyu versin. En önemlisi de merhamet ve empati yeteneği bahşetsin. Hayatımın hiçbir döneminde siyasetten bu kadar nefret ettiğimi hatırlamıyorum. Siyaset, son zamanlarda öyle bir hal aldı ki, insanları birbirine düşüren, yalan ve iftiraların merkezi haline geldi.
 
Bugün işsizlik, enflasyon ve zamlar almış başını gidiyor. Ancak siyasetçilerin tek derdi koltuklarını korumak, iktidarlarını sürdürebilmek. Bu millete gerçekten yazık oluyor. İnsanlarına, çocuklarına, toplumu oluşturan her kesime büyük haksızlık yapılıyor. Siyasetçiler, toplumu Kürt-Türk, Alevi-Sünni diye bölmeye çalışanların; geçmişte 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de bu toplumu bölenlerin oyununa geliyor.
 
Irak ve Suriye’de yaşananlardan ders almıyoruz.
 
Siyasetçiler, çok geç olmadan bu toplumu yeniden bir araya getirmenin yollarını aramalı. Millet İttifakı da, Cumhur İttifakı da göstermelik adımlar değil, gerçekten toplumu kucaklayan, birleştiren adımlar atmalı. Bugün toplum ikiye bölünmüş durumda ve herkesten bir taraf seçmesi isteniyor. Türk toplumunun temel değerlerine, kültürüne yapılan saldırılara karşı birlik olmazsak, sonumuz Libya, Irak, Suriye, Afganistan gibi olabilir.
 
Defalarca söyledim; bir kez daha buraya not düşüyorum. Siyaset, toplumun kardeşliğini ve birliğini sağlamalı, ayrıştıran değil, birleştiren olmalı. Bu millete yazık oluyor, artık bir şeyler değişmeli. Çünkü ancak birlik ve beraberlikle, hoşgörü ve sevgiyle aydınlık bir geleceğe yürüyebiliriz. Bu değerlerimizi kaybetmeden, birbirimize sahip çıkmalıyız. Herkesin görüşlerine saygı duyarak, farklılıklarımızı zenginlik olarak görerek, barış ve huzur içinde yaşamayı yeniden öğrenmeliyiz.
 
Bu ülkenin geleceği, toplumun her bireyinin elinde. Siyasetçiler kadar, biz sıradan vatandaşlar da bu değişimi başlatabiliriz. Daha hoşgörülü, daha anlayışlı, daha empatik olabiliriz. Kendi küçük dünyamızda başlattığımız değişim, dalga dalga yayılabilir. Herkes bir adım atarsa, Türkiye yeniden huzur dolu, sevgi dolu, kardeşçe bir ülke olabilir. Artık değişim zamanı geldi. Toplum olarak el ele verip, daha güzel bir gelecek inşa edebiliriz.