Otonom düzenlemesine sektör nasıl bakıyor?

Otonom sürüş teknolojisi, hem teknik hem de hukuki açıdan ele alınması gereken karmaşık bir konu.

Henüz küresel düzeyde üzerinde uzlaşı sağlanmamış altyapılar, insana ihtiyaç duymayan araçların ekosistemi dönüştürme potansiyelini artırıyor. Gelecekte bu teknolojinin, paylaşımlı araç ekonomisini de geliştireceği öngörülüyor.
 
Adaptasyon ve Teknik Sorunlar
Otonom sürüşe adaptasyon süreci, ileri sürüş destek sistemleriyle başladı ve özellikle elektrikli araçlarda yoğunlaşarak sürüş güvenliği konusunu gündeme taşıdı. Bu noktada araç mı yoksa trafik altyapısı mı “akıllı” olmalı sorusu henüz netleşmiş değil. Üreticiler arasında kamera, lidar, sensör ve GPS gibi farklı teknolojilerin kullanımı konusunda görüş ayrılıkları mevcut.
 
Hukuki ve Regülasyon İhtiyacı
Otonom sürüş araçlarının kaza durumlarını değerlendirecek bir hukuki altyapıya ihtiyaç duyuluyor. Yönetmelik, teknik tanımlama ve regülasyon açısından önemli bir adım olmakla birlikte, nihai tüketiciler için sadeleştirilmiş bir açıklama da sunulmalı. Avrupa'daki mevzuatlarla eşzamanlı olarak bu çerçevenin oluşturulması, ekosistemi güçlendirecek bir hamle olarak görülüyor.
 
Teknolojik Zorluklar ve Ekosistem Gereksinimleri
Aşırı güneş ışığı, hava koşulları ve sensör hataları gibi teknik sorunların yanı sıra, siber güvenlik de gelecekte öncelikli bir konu olacak. Akıllı yollar ve araçların bağlanabilirliğini artıracak 5G gibi teknolojiler bu ekosistemin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Bununla birlikte, her ülkenin kendi altyapısına uygun bir sistem geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor.
 
Pazar Dinamikleri ve Benimseme Oranı
2030-2035 döneminde otonom sürüşle birlikte 300-400 milyar dolarlık yeni bir pazar oluşacağı öngörülüyor. Ancak, bu teknolojinin tüketici tarafından benimsenmesi beklenenden yavaş ilerliyor. Araştırmalar, 2030’da binek otomobillerin yalnızca %4’ünün, 2035’te ise %17-18’inin üçüncü seviye otonom sürüşe sahip olacağını gösteriyor. Orta düzey otonom sürüş oranlarının ise 2035 itibarıyla %40 seviyelerine ulaşacağı tahmin ediliyor.
 
Manuel ve Otonom Sürüşün Birlikte Kullanımı
Yeni yönetmelik, araçları "çift modlu" olarak tanımlıyor; yani manuel veya otonom olarak kullanılabiliyor. Ancak, mevcut ekosistemin sadece aracın yeterliliğiyle sınırlı olmadığı, yol altyapısı, tabelalar ve sürücü bilinci gibi faktörlerin de önemli olduğu belirtiliyor. Ortadoğu gibi bölgelerde bu tür araçların tamamen otonom olarak kullanılmasının radikal bir adım olacağı ifade ediliyor.
 
Sonuç ve Gelecek Öngörüleri
Otonom araçlar, 2035 itibarıyla küresel taşımacılık sisteminde daha geniş bir yer edinecek. Yarı otonom sistemlerle adapte olan kullanıcılar, araç içi zamanlarını daha verimli kullanmak adına tam otonom sistemlere yönelmeye başlayacak. Bununla birlikte, ekosistemi ve hukuki zemini güçlendirecek düzenlemelerin önemi giderek artıyor.

Ekonomi Haberleri

YÖRSİAD 15. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ MUHTEŞEM BİR GALA İLE KUTLADI
2025 Yılına Yönelik Hedefler ve Gelecek Teknoloji Trendleri
Antalya Ticaret Borsası’ndan Kasım 2024 Endeks Raporu
Marka gelişim sürecini AHİD'e anlattı
Genel sağlık sigortası borçları siliniyor