ISPARTA'daki Eğirdir Gölü'nde su kritik seviye olan 914,74 metrenin altına düştü, buna rağmen çevresindeki arazilerde hala vahşi sulama yapılıyor. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, gölde su kodunun "bir damla dahi su alınamaz" denilen seviyenin altına düştüğünü belirtip, "Buna rağmen havzanın bir kısım alanlarında hala vahşi sulama ile tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesi, göl ve su ihtiyacı konusunda çok daha ciddi sorunların yaşanacağının göstergesi" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurulu Üyesi ve TTKD Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, su seviyesi düşen ve kuraklık tehlikesi ile karşı karşı kalan Eğirdir Gölü çevresinde vahşi tarımsal sulama yapılan elma bahçelerini görüntüleyip, tepki gösterdi. Eğirdir Gölü'nün mevcut su kalitesinin korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması için havzadaki her türlü faaliyetin düzenlenmesi amacıyla gerekli hukuki ve teknik esasları içeren göle ilişkin özel hükümde, "Genel Hükümlerin C maddesince, Eğirdir Gölü'nde su seviyesi 914,74 metreden sonra (itibaren) hiçbir şekilde gölden su çekimi yapılmasına izin verilmez" denildiğine işaret etti.
'ÇOK DAHA CİDDİ SORUNLARIN YAŞANACAĞININ GÖSTERGESİ'
Kuraklık nedeniyle geçen haftalarda gölde su kodunun, "bir damla dahi su alınamaz" denilen seviyenin altına düştüğünü hatırlatan Dr. Kesici, "Buna rağmen havzanın bir kısım alanlarında hala vahşi sulama ile tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesi, göl ve su ihtiyacı konusunda çok daha ciddi sorunların yaşanacağının göstergesi. Havzada birçok yerde kuyularda su kalmaması ve içme suyu sıkıntısının yanı sıra tarımsal sulamada su yetersizliği nedeniyle üretimde çok ciddi üretim kayıpları, kurumalar ve hastalıklar yaşanırken; belirli yerlerde salma sulamayla tarım yapılması düşündürücü" diye konuştu.
'GÖL KURUMA VE KİRLİLİK TEHDİDİ ALTINDA'
Yıllardır Eğirdir Gölü'nün önceliğinin içme ve kullanma suyu olması yönünde çağrılarda bulunduklarını ifade eden Dr. Kesici, şöyle konuştu:
"Göl, son yıllarda çok ciddi kuruma ve kirlilik tehdidi altında. Buna rağmen vahşi sulama yöntemiyle çok önemli oranda su kaybı ve toprakta tuzlanmanın artması ile tarımsal ve yaşamsal verimliliğin azalması ve üretim için daha çok gübre-zirai mücadele ilaçları kullanılmaktadır. Bu durum özel hükümlere aykırı olmasının yanı sıra, çevre ve su kirliliği ve ürün kalitesi bakımından olumsuzluklara neden olmaktadır. Yaşanan kuraklık ile su potansiyelinin göz ardı edilmesi, su stresi yaşanan havzada sulu tarıma devam edilmesi, bu nedenle gelecekte, kuraklığın önlenmesi için büyük bir engel oluşturmaktadır."
'BİR DAMLA BİLE İSRAF EDİLMEMELİ'
Su verimliliği seferberliğinin herkesin sorumluluğu ve görevi olması gerektiğine işaret eden Dr. Kesici, "Suyun bir damlasının bile israf edilmemesi gereken dönemi yaşamaktayız. Tarımsal sulama teknolojileri geliştirilmesinin ve yaygınlaştırılmasının yanı sıra, üreticilerimizin su kullanımında salma sulama, yağmurlama yöntemlerinden daha çok yer altına döşenecek damla sulama, kapalı sistem su taşıma sistemlerine geçmesi gerekmektedir. Her alanda suyu korumak için suyun değdiği iğneden iğliğe her şeyi israf etmemeli. Bölgede tarımsal sulama yöntemleri nedeniyle doğal gölün giderek kuruması yaşamsal sorun haline gelmiştir. Gölde aşırı su çekilmesiyle içme-kullanma su alımlarında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bölgede, tarımsal sulamada kısıtlamaya gidilmesi sonrası, üretim alanlarında derin sondaj sistemlerine yöneltilmesi- önerilmesiyse hem zaten dip seviyede olan yer altı suyunun çekilmesine ve gölü besleyen su akiferlerinin engellenmesine, susuz kalmasına neden olmaktadır. Çok derinden sondajla çekilen sularda tuzluluk oranı çok fazla olduğundan toprakta tuzlanma giderek artmakta, daha çok suya ihtiyaç duyulmakta" dedi.
EYLEM PLANLARINA UYULMALI
FOTOĞRAFLI
DHA