Kayabaş, “Atalarımızın “körler, sağırlar birbirini ağırlar” sözü ne yazık ki kurumlar arasında olağan hâle geldi devletimizin bu şekilde yönetiliyor olması içimizi acıtıyor” dedi.
"VURDUMDUYMAZLAR"
Şu mahvedilmiş devlet yapımızda hakkıyla çalışan bir tek kurum Sayıştay kaldı diye sözlerine başlayan Saadet Partisi Antalya İl Başkan Yardımcısı Çevre Mühendisi Abdulkadir Kayabaş, diğer kurum ve kuruluşlarda ne yazık ki bir laçkalaşma, vurdumduymaz tavır aldı başını gidiyor diyerek; “Ancak bu çarpık düzende Sayıştay Denetçileri, kendi denetimlerinden -yasaya aykırı olmasına rağmen- muaf tutulmayan tüm kurumları Türk Milleti adına denetlemeye ve uygunsuzlukları kamuoyuna ilân etmeye devam ediyorlar” diye konuştu.
TARIM BAKANLIĞINA BİLDİRMELERİ GEREKİYOR
Sayıştay’ın, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2020 yılı faaliyetleriyle ilgili yaptığı denetimler sırasında ortaya çıkan bulgulara göre ASAT’ ın şebekeye verdiği içme suyunda, zorunlu olarak yapması gereken ölçümleriyle ilgili Bakanlığa hiçbir bildirimde bulunmadığı ortaya çıktığını vurgulayan Kayabaş, oysa Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine dayanılarak hazırlanan ‘İçme Suyu Temin Edilen Suların Kalitesi ve Arıtılması Hakkında Yönetmelik’in 12. Maddesinin, büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idarelerinin içme ve kullanma suyunun kalite parametrelerindeki oranların izlenebilmesi amacıyla elde edilen verilerin 6 ayda bir Tarım ve Orman Bakanlığı’na bildirmeleri gerektiğini belirtti.
YÖNETMELİK KURALLARI AÇIK
Yönetmeliğe göre illerdeki su ve kanalizasyon idareleri içme ve kullanma sularıyla ilgili her bir izlemenin sonucunu Bakanlık Ulusal Su Bilgi Sistemine kaydetmesinin yanında yazılı olarak da altı ayda bir Bakanlığa bildirmesi gerektiğini belirten Kayabaş, Bakanlık ise gelen verilere göre suların kalite kategorilerini yönetmelik ekinde yer alan kalite parametrelerini göz önüne alarak sulara uygulanması gereken arıtma sınıflarını belirleyerek ihtiyaç duyulması halinde ilgili idareye bildirmekle yükümlü diyerek; “Sayıştay Raporunda, yasal dayanağı olmaması nedeniyle yönetmelik’te bu hususta herhangi bir müeyyideye de yer verilemediği anlaşılmaktadır deniyor. Bu itibarla içme sularının kalite parametrelerine uygun olarak ölçümlenen su bilgilerinin zamanında temin edilmesi için gerekli olan idari para cezası veya ilgililerin ilan edilmesi gibi sair yaptırımların yasal düzenlemelerle ihdas edilmesine ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir şeklinde ibarenin de bulunduğudur” diye belirtti.
SU GÜVENLİĞİ PLANI HAZIRLANAMADI
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildiği için böyle ucube durumların sıklıkla ortaya çıktığını ifade eden Kayabaş. Sayıştay raporunda, “Yapılan incelemede, Bakanlık tarafından İçme Suyu Güvenliği Planının hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmediğinden ilgili idarelerce (Büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idareleri) içme suyu güvenliği planları hazırlanamamıştır. Bu itibarla, Bakanlık tarafından içme suyu güvenliği planlarının hazırlanması ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi gerekmektedir ibaresi de Bakanlığın da işini düzgün yapmadığını göstermektedir” dedi.
TEPKİSİNİ SÜRDÜRDÜ
Kayabaş, ölçüm raporlarını ASAT kendi internet sayfasında yayınlamakta ancak diğer pek çok il su ve kanalizasyon idareleri gibi bakanlığa bildirmemekte, bakanlık çıkarması gereken mevzuatı çıkarmamakta, yaşam için hayatî önem arz eden su konusunda dâhi ehemmiyet gösterilmemektedir. Atalarımızın “körler, sağırlar birbirini ağırlar” sözü ne yazık ki kurumlar arasında olağan hâle geldi devletimizin bu şekilde yönetiliyor olması içimizi acıtıyor diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
İÇME SUYUNA DEĞİNDİ
“Açıklamasının sonunda konuyu, Karacaören’ den Antalya’ya getirilecek içme suyuna değindi. Yıllardır Karacaören’den Antalyamıza getirilecek suya karşı ilmî gerekçelerle karşı durmaktayız. Şimdi böylesi bir durum da ortaya çıktığı için bir kez daha sormak durumundayız. Karacaören’deki suyu, bilim insanları bırakın içme suyu olarak kullanmayı sulama suyu olarak bile kullanılamaz çünkü Isparta Deri Organize Sanayi Bölgesinin atıkları, Isparta şehir merkezi ve Aksu Çayının havzasında bulunan yerleşim yerlerinin, tarımsal, hayvansal faaliyetlerin tüm atıkları Karacaören’e akıyor derken; Bakanlığa ölçüm sonuçları gönderilmezken, bakanlık bu sonuçları istemezken, Karacaören Suyu Antalyalı Hemşehrilerimize reva mıdır, bu sudan kaynaklanabilecek hastalıklar olursa hesabını kim verecek, projeden vaz geçilmesi gerektiğinde oluşan kamu zararını kim, nasıl tazmin edecek? Şehrimizde Manavgat Çayı gibi dünyanın en kaliteli sularından biri bulunurken neden hâlâ Karacaören suyunda ısrar edildiğini de anlayamadık gitti”