Geçtiğimiz günlerde, daha önce birlikte çalıştığımız, bilgisine ve felsefi görüşüne değer verdiğim arkadaşım, veri bilimi uzmanı Emrah Yılmaz'ı aradım. Aramızda sık sık hal hatır sorduğumuz ve her sohbetimizin birbirimize bir şeyler kattığı, bana göre kadim bir dostluğumuz var. Son konuşmamızda, din olgusunu ve tanrının varlığını tartışmıştık. Saatlerce süren bu sohbetimizde, tanrı kavramını ve insanların bu konudaki düşüncelerini derinlemesine ele almıştık.
Önceki gün yaptığımız görüşme, bu sohbetimizin devamı gibiydi. Sümerler ‘den ve Yunan mitolojisinden bahsederken, konu Allah inancına geldi. Günümüzde bu konunun önemi ve etkisi daha da belirgin hale geliyor. Özellikle din konusunda sayısız dezenformasyonla karşı karşıyayız. Bu konuda kendilerini en yetkin gören tarikat ve şeyhler arasında sürekli olarak birbirlerini çürüten açıklamaların yapılması, içinde bulunduğumuz durumun vahametini açıkça gözler önüne seriyor.
Son olarak, kendi halinde dini anlamaya çalışan Ramazan Hoca'nın öldürülmesi, dinsel çatışmanın insanlığın geleceğine taşıdığı lekenin vahametini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu trajik olayın ardından dini inançları savunan birinin, yine aynı inançları savunan kişilerce öldürüldüğü iddialarının gündeme gelmesi, içinde bulunduğumuz paradoksun vahametini ortaya koyuyor.
Günümüzde, deizm gibi birçok dini düşüncenin ortaya çıktığı, geleneksel fikirlerin sorgulandığı ve yeni cevapların arandığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bu düşüncelerin giderek daha fazla yayıldığı ve evirildiği bir zaman diliminde bulunuyoruz.
Bunlardan biri de benim…
Tabi, arayanın neyi niçin aradığını bilmesi de çok önemli. Aranan Mevlâ, bize anlatılan ve bize tasvir edilenden çok daha öte, çok daha fazlası. Önemli olan, O’na ulaşmak değil. Çünkü biz O’ndan geldik, yine varacağımız, ulaşacağımız nokta orası. Evvelimizi de ahirimizi de bilmiyoruz. Bu konuda bize verilen vaatlerin ne derece gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Tek bildiğimiz şey, bunca akıl almaz bir yaratılışın içinde olduğumuz ve yaratılış sürecine bizim de dahil edilmemiz. Milyarlarca canlı varlıklar arasında bizim yerimiz, amacımız nedir, bunu anlamanın Allah’a ulaşmada önemli bir soru olduğuna inanıyorum.
Doğru veya yanlış….
Sorularımı korkmadan sorabiliriyorum. Sizlerin de amacı bir noktaya varmaksa, bu varışta soru sormaktan korkmayın, soru sormaktan çekinmeyin. Neyi ve niçin aradığınızı bilmeniz yeterli. Bunca karmaşık bir simülasyonda bizim varlığımız Tanrı için neyi ifade ediyor, buna bakmak, bu amaç ve gaye uğruna düşüncelerimizi temellendirmek gerekiyor.
Ben, bu dünyada Tanrı'nın varlığının sorgulanmasının gereksiz olduğuna inanıyorum. Elbette sorgulayanlara da muhteşem saygı duyuyorum. Çünkü sorgu varsa, cevaba giden yollar da vardır. Evrenin ve galaksinin yanı sıra, bizi var eden ve sonsuz enerjiyi dengeleyen bir yaratıcı olmalı. Ben böyle düşünüyorum. Enerjinin durağanlığı ile başlayan yaratılışın sadece kutsal kitaplarla sınırlı olmadığına, bildiklerimizin ötesinde bir varoluşun olduğuna, bu varoluş sırrını insani çerçeveden idrak etmek gerektiğine inanıyorum. Evvelimi ve ahirimi bilmeyen ben, Allah’ı bilinen kalıplar içerisine de sığdıramam. O’ndan korkmayı değil, O’nu anlamayı ve bu anlayış çerçevesinde sevmeyi tercih ediyorum.
Benim O’nu aramamın sebebi, O’nun varlığı, gizemi ve sonsuzluğu. Bu sonsuzlukta bana verilen değer ve süre…
Dünyadaki tüm dinlere inananlar, Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışıyor. Kendine göre geçerli sebepler süren din bilginleri, bu varlığı belli dini ritüellere, adlara ve kalıplara sokuyor. Birçoğu bu temellendirmeyi yaratıcı-kul çıkar çekişmesine dönüştürüyor. Benim inandığım Tanrı inancı, cennette bakire huri kapmak, cennet köşkünde tahta oturmak, bu tahtta katır kutur cennet meyvelerini yemek, böyle sonsuza kadar yaşamak değil. Günümüzün inanç sisteminde hem kadını aşağılayıp hem de onun en saf ve temizine cennette kavuşmayı hayal etmek, bu uğurda debelenip durmak bana inandırıcı olmanın yanı sıra ahlaki gelmiyor.
Eski Yunan Felsefesinde Panteizm görüşüne göre söylenmiş bir cümle duydum.
Diyorlar ki; Herkesin Tanrısı, kendine benzer…
Peki ya sizin Tanrınız kim?